Sadaka Taşı ve Zimen Defteri
Sadaka Taşı
En makbul yardım gizliden gizliye yapılan yardımdır ve eskiler bu iş için ‘‘sadaka taşı” nı icat etmişlerdir. Çoğumuz pek bilmeyiz ama, bu sadaka taşlarından biri İstanbul’da hala ayakta.
Dinimiz hali-vakti yerinde olanların fakirlere yardım yapmalarını emreder ve gelenekler bu yardımların gizlice verilmesini, alanların rencide edilmemesi gerektirir.
“Çünkü bir yardım, ne alanı küçük düşürmeli, ne de veren için bir öğünme nedeni olmalıdır.”
Eski İstanbul’da yardımların en göze batmayanı ‘‘sadaka taşları’’ kullanarak yapıldı. Bu taşlar bir buçuk-iki metre yüksekliğinde mermerden olurdu. Üst kısımlarının ortasına çanağa benzer bir oyuk açılır, sadaka verenler parayı buraya bırakırlardı. İki metrelik taşların yanında, tepesine rahatça ulaşılabilmesi için birkaç basamak konurdu.
İhtiyacı olmasına rağmen dilenmekten çekinenler gecenin geç saatlerinde taşın yanına para almaya gelir ama bırakılan meblağın tamamını değil, ihtiyaçları olduğu kadarını alırlardı. 17. yüzyıl İstanbul’unu anlatan bir Fransız gezgin, üzerinde para bulunan bir taşa tam bir hafta boyunca kimsenin gelmediğini yazmıştı.
İstanbul’un dört yerinde sadaka taşı vardı: Üsküdar’da Gülfem Hatun Camii’nin avlusunda, yine Üsküdar Doğancılar’ da, Karacaahmet’ te ve Kocamustafapaşa’ daydı.
Bugün bu taşlardan sadece bir tanesi, Doğancılar’ da dikili olanı, ama o da yarısından fazlası toprağa gömülü vaziyette duruyor.
Prof . Dr. Ziya Kazıcı, “Osmanlı’da Hayır Müesseseleri ve Sadaka Taşları” adlı makalesinde “Bir zamanlar sadece İstanbul’da 173 sadaka taşının olduğu bilinmektedir. Sadaka taşlarının bazıları kısadır, bazıları da bir buçuk, iki metre civarında boya sahiptir” demektedir.Dinimiz hali vakti yerinde olanların fakirlere yardım yapmalarını emreder. Ortak paylaştığımız Dünyada oluşan zenginlikte fakirlerin de hakkı olduğuna inanılırdı. Bu yardımların gizliden yapılmasına, alanların rencide olmamasına dikkat edilirdi.Eski İstanbul’da yardımların en göze batmayanı sadaka taşları kullanılarak yapılırdı. Bu taşlar mermerden olup 1.5 – 2 metre boyundadırlar. Üst kısımlarının ortasında çanağa benzer bir oyuk açılır. Sadaka verenler parayı bu çukura bırakırlardı. Taşların yanlarında bu taşın tepesine rahatça ulaşılabilecek birkaç basmak bulunurdu.
Sadaka taşına para bırakmak isteyenler genellikle akşam namazından sonra uğrarlar. Yatsı namazından sonra da ihtiyacı olanlar buraya gelir, ihtiyacı kadar alır, gecenin karanlığında gözden kaybolurlardı.
Zimen ( Zimem) Defteri
“Zimen Defteri” diye büyük dedelerimizin hatırlayabileceği bir gelenek vardı Ramazan ayında..
Hali vakti yerinde olanlar kılık-kıyafet değiştirerek hiç tanımadıkları mıntıkalara gidip, bakkalın, manavın tenha zamanlarını seçerek:
– “Zimen defteriniz var mı?” diye sorarlardı,
(“Zimen defteri”, o esnaftan borcunu yani veresiye mal alan mahalle sakinlerine ait hesap defteri, yani “Borçlu ile borcunun miktarı yazılı olan defter” )
Esnaf bu defteri çıkarınca, gelen şöyle derdi:
-“Lütfen baştan, sondan ve ortadan şu kadar sayfanın yekununu yapınız.”
Esnaf da bu kadar sayfanın toplamını hesaplar ve gelen de kesesini çıkartarak öder,
-“Silin borçlarını, Allah kabul etsin” diyerek çeker giderdi.
Böylelikle, borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmez,
bu işte hiçbir maddi çıkar düşüncesi gözetmeksizin,
sırf Allah’ın rızasını kazanmak ve ihtiyacı olanın sıkıntısını gidermek amacıyla;
karşılıksız, riyasız, gösterişsiz olarak verdiklerini unutur ve bu şuurla verebilmenin de bir mazhariyet,
Allah’ın bir lütfü olduğunu bilerek buna şükrederlerdi….