3 M : Mercedes, Murat, Maganda Üçlemesi
Bu yazıda bahsetmek istediğim çoğumuzun bildiği 3 M firmasının ileri teknolojisi ürünleri değil; Burada toplumumuzdan bir olayı irdelemek istiyorum:
- M : Murat otomobillerini belirtiyor. Yani, Doğan, Şahin, Kartal gibi …
- M : Mercedes’i belirtiyor.
- M ise, Maganda demek …
Konunun özü şu: Türk toplumunda parası olmayan Maganda Murat alıyor. Biraz palazlandılar mı da Mercedes’ e terfi ediyor. Yani, parası olduğu zaman değiştirdiği yalnız arabası; kafasın içinde ise değişen hiçbir şey yok!
Hadi konuyu biraz daha açalım :
Yolda yürürken veya araba kullanırken dikkat edin: Doğan, Şahin gibi otomobiller genelde bol darbe yemiş, geniş yamalı, bir çok kısmı paslanmaya yüz tutmuş arabalardan oluşur. Bunları kullanan kişiler de nedense yolda normal hattan gitmezler: ya yol çizgilerini ortalar, ya da sizin üzerinize çıkacak gibi Kasımpaşalı dayı misali yan yan giderler. Çizgiyi ortalamalarının nedeni, muhtemelen kendilerinin iki çizgi arasında gidebilme kabiliyetlerinin olmamasındandır. Tabii buna ek olarak arabalarının rot ayarlarında bozukluk olduğundan arabanın bir tarafa çektiğini farz edersek arabayı düz bir hatta götürebilmek için yolun üzerindeki çizgiler en güzel referanslar olmaktadır. Dikkat edin; yol çizgileri çekilmemiş bir asfaltta hiçbir Türk arabası önündekini takip eder gibi arkasında bulunmaz. Ya öndekinin sağında veya solunda bulunarak yarım arabalık bir mesafe bulduğu zaman önündeki arabayı geçmeyi bir fazilet sayar veya bir başka arabayı takip etmeyi Türklük gururuna yediremez.. Bu nedenle de kuşbakışı baktığımız zaman bu yollarda arabalar düz çizgi oluşturacaklarına uzun zig zag’lar meydana getiren domino taşlarını andırırlar.
Murat sülalesinden olan arabaların içine baktığımız zaman koltukların üstü mutlaka bir kılıf ile kaplanmış olduğunu görürüz. Üstteki kılıflar kirlenmesin diye onun üzerine de ayrıca bir örtü örtülmüştür… Genelde ön camda asılı olan CD güneşte parladığı zaman bize gök kuşağının yedi rengini yansıtır. İçeride çalan müzikten bahsetmeye hiç gerek yok; efkarlı arabesk bir hava herkesi hüzne boğmuş, bu hüzün dağılsın diye de bira şişeleri elden ele dolaşır olmuştur. Tabii kaza sonunda o bira şişeleri gösterildiği zaman genelde:
“Türk’e bira ne yapar ki ?”
“ Eğer Aslan sütü olsaydı hadi neyse …” gibi bir muhabbetle karşılaşır, arabayı kontrol eden polisler.
Para kazanarak varoşlardan sıyrılabilen Magandalarımız ise, bu sefer kazandıkları parayı Mercedes marka arabalara yatırırlar. Eğer yeni Mercedes alacak paraları yok ise, ne gam … o zaman eski bir Mercedes ile yetinirler. Ne de olsa arabanın önünde Mercedes yıldızı mevcuttur değil mi ? Ama arabayı kullanan kişi aynı kişidir ve düşüncelerinde hiçbir değişiklik olmamıştır, zira varoştan çıksa da kendini yontamamış ki … Bu nedenle Mercedes arabalarımız da gene Kasımpaşalı fedai misali yan yan, zigzaglar yaparak veya çizgileri ortalayarak gideceklerdir. Sahiplerinden bazıları ise, müteahhitlik kisvesine bürünerek ihalelerden paraları tokatlarlar ve altlarına 600 SEL dedikleri salon-salamanje dedikleri Mercedesleri çekerler. Aslında 600 SEL’de çalınan müzik de aynıdır. Fakat klimadan dolayı camlar kapalı olduğu için bizler, dışarıdan o latif müziğe erişemeyiz. Bu safhada muhtemelen ön camdaki CD’ de artık çıkartılmıştır. Ama içeri baktığımızda şoförümüz her zaman esmer, her zaman kaytan bıyıklıdır, her zaman gömleğinin üst düğmesi açılmış ve kravatı kaymıştır, bunlara ek olarak sıklıkla sol işaret parmakları sol burun deliğine girmiş bir şeyler aramakla meşguldür…
Bu yazıyı üç senedir yazacaktım. Fakat on beş gün önce – her zaman olduğu gibi – bir Maganda Mercedes arabama arkadan vurduğu için geciktirmeden gündeme alayım dedim. Tabii bu arada temasın nasıl oluştuğu da önemli; bunu da sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim :
Sinagoglara bombaların atıldığı o meş’um gün otomobilimle Akdeniz Caddesi’ nden Fatih’e çıkıyorum. Işıklardan sola dönerken solumda gözüme bir Mercedes çarptı: Çember sakallı bir Maganda hem elindeki cep telefonu konuşuyor, hem de turuncuya yakalanmadan Mercedes’ inin havalı direksiyonunu çevirerek sola girmeye uğraşıyordu.
“Eyvah ! İnşallah bu maganda bana musallat olmaz” dedim. Ne kadar şom ağızlıymışım!
O maganda sola dönerken cep telefonu ile bir eli meşgul olduğundan dolayı önce benim hattıma kaydı, sonra da hafifçe arabamın arka tamponuna dokundurdu. Arabadan indim. Maganda hiçbir şey olmadığını yola devam etmemi önerdi bana. Halbuki, hafif de olsa tamponda bir çizik vardı. Bu nedenle ekibin gelmesini önerdim. Ve polis ekibin gelmesini bekleyerek en büyük hatayı yaptım. Arabalarımız dururken -magandanın mahalle arkadaşları olduklarını tahmin ettiğim- diğer magandalar arkadaşlarına karşı çıktığım için beni cezalandırdılar. Nasıl mı? Fark ettirmeden otomobilimin sağ arka çamurluğunu yani benden en uzak bölümünü çizdiler, hem de kanırtarak, hınç alırcasına..
Hadi bakalım ! Burada suçlu olan M.M. yani Mercedesli Maganda. Ama cezalanan kişi o değil! Cezaya layık görülen kişi o mahalleye yabancı kravatlı bir muhallebi çocuğu yani mağdur durumdaki naçiz – bu sıfat buraya tam oturdu – bendeniz…
İşte bizdeki bir başka yanlış da burada başlıyor: kişinin doğru, yanlış yaptığına bakılmaksızın, hemşehri olmak, yanlış yapanı korumak için yeterli sayılıyor. Halbuki, medeni memleketlerde bu olay böyle gerçekleşmemektedir; hatalı olan cezasını çeker. Nokta. Bizde ise, hatalı olanı şu veya bu nedenle korumak bir marifet sanılıyor. En önemli koruma bahanesi de aynı köyden veya aynı kasabadan olmak! Tabii bu ve benzeri düşünceler değişmedikçe bizler Atatürk’ün söylediği muasır medeniyetler seviyesine biraz zor ulaşırız gibi geliyor bana. En azından benim ömrümün buna yeteceğini zannetmiyorum.
Ama gene de Çetin Altan ağabeyimizin dediği gibi “Enseyi karartmayalım”
İnşallah biraz daha hızlı yontuluruz toplum olarak …
Dr. Ahmet Girgin
4 Aralık 2003
2019 senesi Ağustos ayındaki bir foto, olgunlaşamadığımız konusuna notayı koydu; fakat fotoğraf olayı tam yansıtamadığı için bazı açıklamaları yapmam lazım:
- Arabanın pırıltıları sadece grinin tonlarında değildi! Swaroski taşları gibi her renkteydi…)))
- Arabanın kaplaması istiridye kabuklarının yan yana yapışması gibiydi.
- Arabanın parıltıları o kadar kuvvetliydi ki, -fotoğrafta görüldüğü gibi- yandaki araba ve hatta benim arabanın kaputunun üzerine bile yansıyordu…
Notlar :
- Mercedes’e milyarlar sayan Magandalar nedense araç kitine milyonlar saymayı gereksiz buluyorlar. Halbuki, hem araç kiti kaza yapmayı önlüyor, hem de araç kitsiz konuşulursa ödenen para cezası ortalama araç kitinin ücretine eşit oluyor. Bu nedenle anlayamadığım denklemi (veya denklemsizliği) bana anlatan biri olursa çok sevineceğim.
- Sahip olduğum otomobillerden iki tanesi Türkiye sınırları içinde çizildi ve ikisi olay da Fatih ilçesinde gerçekleşti. Bu da bana Çember sakal ile Çizme işleminin Ç harflerinden dolayı hemşehriliklerini hatırlatıyor bana …
- Yukarıdaki yazıda Maganda taşıtları için araba, düzgünce araba kullanan bizler içinde otomobil demeye gayret ettim. Neden mi ? Araba genelde at arabasını çağrıştırsın, otomobil ise daha ileri bir teknolojiyi ifade etsin diye.. Sürç-ü lisan ettimse affola..
- Merak edenler için söylemem lazım : otomobilim Mercedes değil …
- soruma Galatasaray Lisesi’nden bir sınıf arkadaşım cevap yazmış; sizlerle paylaşmasam olmaz..))
Notlardaki 1. sorunun cevabını biliyorsun daa… Biz de yazalım istiyorsun.
Yazalım.
Oğlum, araç kitine verilen para dışarıdan görünüyor mu ki adam para versin.
Aslında bu tip adamların parası bizimkinden de kıymetlidir. Ama hava atmakdan önemlisi yoktur.
Yani “GÖRÜN LAN .BNELER BENDE BOK GİBİ PARA VAR” için yapılacak her şey mubahtır.
Araç kitine vereceği parayla o mercedesin bir üst modelini alır.
O tip adamlara göre ben çok fakirim.
4 senedir binek arabam yok.
Çünki binek arabaya ihtiyacım yok.
HADE LEN ARABAYA İHTİYAC OLMAZMI? der
Uzun uzun anlatmak gerekir.
Sonunda HAAAAA der.
Ama yine anlamamıştır.
“Peki, nasıl hava atacaksın” diye soramaz susar.
Karı koca çalışan tanıdığım bir aile. Aldıkları Mercedesin parasını 5 senede ödediler. Aç yaşadılar Borç bittiğinde araba eskimişti.
Güzel arabaları var diye, herkesin onları kıskandıklarını sanırlardı. Akıllarının ucuna dahi gelmemiştir alay edildikleri.
Rahmetli babamın, aldığı her şeyin fiyatının azını söylerdi. “Oğlum, alabilen var. Alamayan var. Havamı atacaz millete”
Sana tamamen katılıyorum.
Magandaların ucuz arabayla dolaşan takımı daha felaket.
Adam CD yi süs diye asıyor yaa. Varmı böyle kazmalık.
Yani
“Arabada CD çalar var haa.”
Bence bunlar açlıktan oluyor.
Bir toplum ne kadar açsa o kadar gösterişe merak ediyor.
Biz bu işleri iyi biliriz.
Lale devrini yaşayanlar kimin dedeleri
bibuçuh