Salvadore Dali ve Figueras
Salvadore Dali ve Figueras
Küçük resimlerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.
Salvadore Dali Fransa sınırına çok yakın olan Figueras’ta doğmuş, müzenin hemen yanındaki kilisede vaftiz olmuş, daha sonra kendisinin tiyatro diye adlandırdığı bugünkü herkesi şaşırtan eserlerle dolu müzesini kurmuştur. Figueras aynı zamanda denizaltının mucidi olan “Narcís Monturiol i Estarriol” ün de kasabasıdır. Fakat bu değerli bilim adamı yerine kasaba, her zaman Dali’ nin kenti olarak anılır. Buradan da anlaşılacağı üzere sanatkarlar her zaman bilim adamlarının üstünde yer almaktadır. Zaten müzeye girdiğiniz zaman gördüğünüz eserler sizi o kadar şaşırtıyor ki, kendinizi sanki başka bir alemde hissediyorsunuz. Aynı zamanda Dali’ nin eserlerinin etkisi ile ben şahsen kendimi küçük, önemsiz bir karınca gibi hissettim gezim boyunca….
Müzenin dış duvarlarında küçük küçük sarı oluşumlar görmektesiniz. İlk resmi büyüttüğünüz zaman bunu daha rahat fark edebilirsiniz. İnsan bu küçük kabarcıkları görünce ne düşünüyor? Ben yazmayayım, fakat çıkışta bunların Katalan bölgesine has ekmekler olduğunu görüyorsunuz. Zaten ikinci resme bakarsanız, Dali’ nin düşüncesi ile bu ekmeğin bir saate dönüştüğünü göreceksiniz 🙂
Üçüncü fotoğraf müzenin cephesini göstermektedir. Heykellerin üzerinde yer alan ekmekler Dali’nin bu konuya ne kadar eğildiğinin göstergesidir.
Dördüncü resimde ise Rodin’ in meşhur “Düşünen Adam” heykelinin Dali tarafından yorumunu görüyorsunuz. Ama ne yorum! Ancak fotoğrafı büyüttüğünüz zaman görebilirsiniz..)
Müzenin girişindeki avluda sizi değişik bir yapıt karşılıyor:”Car-naval”. “Car” öndeki antika amerikan arabası, “Naval” ise üstteki kayık. Kayığın altında gördüğünüz sarkıtlar Akdeniz’in dalgalarını betimliyor. Peki bu sarkan cisimlerin neden oluştuğunu tahmin edebilir misiniz? Eğer müzeyi gezmedinizse biraz zor, hadi ben size söyleyeyim: içi doldurulmuş prezervatifler! Eh Dali’ nin en yakın arkadaşlarından birinin Freud olduğunu düşünürsek, Dali’nin bilinç altına yansıması da böyle olur değil mi? 🙂
Aynı kayığın üzerinde bir şemsiye görüyorsunuz. Aşağıdaki Amerikan arabasının sağ ön dış tekerliğinin yanındaki kutuya 1 € attığınız zaman, yağmur yağıyor ve bu şemsiye açılıyor. Peki yağmur nereye yağıyor? Eski Amerikan arabasının içine! Anlayacağınız üzere şemsiyenin açılmasının paradoksu tam Dali düşüncesi: Dali, deli mi? Dahi mi? diye sormalarının en güzel örneği olsa gerek. Bana göre ise deha üstü..)
Avludan içeri girdiğiniz zaman, sol tarafta bir tablo görüyorsunuz. alttaki küçük resimde de fark edeceğiniz üzere bu tablo Lincoln’ ü gösteriyor. Halbuki siz tabloya ilk baktığınız anda Dali’ nin sevgilisi Gala’nın çıplak resmini göreceksiniz. Bana inanmıyorsanız yandaki küçük resmi büyütün ve kendi gözlerinizle görün! Aslında Dali internette dolaşan ve küçükken ayrı, büyüyünce ayrı görüntüler veren resimlerin öncüsüdür diyebiliriz..
Üstteki resimler, “Hallüsinasyon gören/gördüren Toreador” u göstermektedir. Tablonun sağ tarafında hayal gören/gördüren matadorun Milo Afroditi’ ni çoğalarak gördüğünü anlatır: 4 ü sırttan olmak üzere 21 kez! Belki Toreador hallüsinasyon görmektedir, ama tabloda Toreador’ ubizim görmemiz için de üstün bir hayal gücü gerekmektedir; çünkü Toreador’un yüzünün sol tarafı ilk Afrodit’ in bel ve kalçası ile, yüzün diğer kısımları 2. Afrodit tarafından oluşmaktadır.2. Afrodit’ in beyaz giysisi matadorun gömleğini, giysinin sol yeşil gölgeli kısmı ise kravatını betimlemektedir. Üstteki resme dikkatlice bakmanıza rağmen, muhtemelen Toreador’ u hala göremediniz; hadi, size yardımcı olayım ve belki hiç bir yerde göremeyeceğiniz Dali’ nin bir ön çalışması ile işinizi kolaylaştırayım:
Artık, matadorun nerede olduğunu gördünüz, şimdi bunu üstteki asıl resme yerleştirebilirsiniz..))
Sol üst köşede ise, karısı Goya’ nın yüzü yer almaktadır: boğa güreşlerini sevmediğinden olsa gerek, biraz asık suratıyla üst kısmı çerçeveleyen arena dehlizlerinin önünde. Tam çaprazında, yani sağ alttaki denizci elbiseli çocuk ise Dali’ nin taa kendisidir!
İkisinin arasında Goya’ ya daha yakın duran, elleri havada çocuk ise, Dali doğmadan ölen ve kendine adını veren kardeşini resmetmektedir: bundan da anlaşılacağı üzere bu tablonun ana teması “ölüm” dür, hem ölen kardeşi, hem de ölümle yüz yüze olan torero ile betimlenmiştir. Zaten tablodaki üzgün ve düşünceli matador, bir boğa tarafından 30 yaşında öldürülen “Manolete” takma adlı toreadordur. Tablonun birçok yerinde sinek sürüleri görülmektedir: bunlar ölüye üşüşen yeşil at sinekleridir. Ölüden beslenmeleri, ölümden yeni bir doğuşu simgelemektedir. Bu sinekler, Dali’ nin kardeşinin üzerinde de görülmektedirler. Aynı zamanda ölen boğanın yeni bir boğa ile hemen değiştirilmesi de ölüm ve doğumun iç içeliğini göstermekteymiş..
Yandaki resim “Barselonalı Manken” adı verilen değişik bir çalışmayı gösteriyor.
Minyon bir köylü kızından esinlenen Dali, bu tabloda iç içe geçmiş kadınları resmetmiş.
Dikkat etmeniz gereken ise, kadının vajinasının aşağı doğru duran bir balık olarak tasvir edilmiş olması.
Dali bununla da yetinmemiş, kadının balığının içine, daha küçük ve ters yönde bir balık daha koymuş: Artık yorum sizin….
Eh, Freud ve Zweig’ ın arkadaşı Dali’ den de başkası beklenmezdi, değil mi?
Sağdaki fotoğraf ” Atomik Leda“:
bir su perisi olan? Leda Aitolia Kralı Thestios’un kızıdır.
Leda ile birlikte olmak isteyen Zeus onu etkileyebilmek için kuğuya dönüşür ve birlikte olur…
Burada fark etmemiz gereken Leda’ nın atomun çekirdeği olduğu, etrafındaki cisimlerin ise çekirdek etrafında dönen elektron ve protonları betimlediğidir.
Aynı atomlar gibi, hiç bir cisim, hatta Leda hiç bir yere temas etmemektedir. Dolayısıyla tüm cisimlerin gölgeleri oluşmuştur: sağ altta denizin gölgesini bile görebilirsiniz….
Bu fotoğraf Davut ise heykelini göstermekte, üstünde de bir mürekkep balığı resmi yer almaktadır.
Salonun sol tarafında ise o mürekkep balığının Dali’ nin yönlendirmesiyle yaptığı insan yüzünü resmeden çalışması var
(Artık onu da siz Figueras’ a gidince şahsen ve bizzat görürsünüz..)
İçerideki salonlardan birinde dudak şeklinde yapılmış kırmızı bir kanepe göreceksiniz. Arkasında bir şömine ve şöminenin iki yanında da siyah beyaz büyükçe tablolar var. Sizin bakacağınız duvarın önünde ise devasa bir kadın saçı çalışması var. Bu sahneyi anlayabilmek için Dali sizi bir merdiven ile yukarı doğru çıkartıyor ve buradan, deve karnının altındaki bir mercekten baktığınızda aşağıdaki kadın yüzü ile karşılaşıyorsunuz:
“Mae West” takma adlı Mary Jane West 1893 – 1980 yılları arasında yaşamış bir Amerikan aktrisidir ve 1920 – 1940 seneleri arasında seks sembolü olarak anılır. İşte bu salonda, sürrealist Dali, seksapelinden etkilendiği “Mae West” i kendi üslubunda yaşatmaya çalışmış..
Ortadaki resimde Dali’ ye ilham veren Mae West’i ve sarı uzun saçlarını görüyorsunuz. Son fotoğraf ise 1970 lerde artık 50 sine merdiven dayamış, şişmanlamış, seksapeli kaybolmuş aktristi göstermektedir: seneler ne kadar acımasız..
Yukarıda ise “Rüzgar Sarayı” adı verilen bölümün tavanı görüyorsunuz: sanki bir hortum etkisiyle insanlar yukarı doğru çekiliyorlar… Yanındaki fotoğraf ise Rüzgar Sarayındaki oturma bölümünü göstermekte: dikkat ederseniz tam kanepenin önünde bir boyacı sandığı mevcut: niçin oraya getirilmiş, neden kompozisyona dahil edilmiş? İspanyollardan şimdiye kadar tatmin edici bir cevap alamadım..
Meşhur “Yumuşak Saatler = Eriyen Saatler = Belleğin Azmi” tablosu, gelip geçen zamanı anlatmaktadır. Akan giden saatlere karşılık insanoğlunun hiç bir şey yapamaması, sanatçının katı ve değişmez zaman kavramına karşı bir protestosu olarak yorumlanır. Tablodaki tüm saatler, eskiden kullanılan köstekli saatlerden oluşmaktadır. Dali niye değişik saatleri yapmamıştır bilinmemektedir. Dalí sonradan bu resmin ilhamını, tam uyumaya giderken aklına gelen sıcak Ağustos güneşi altında erimekte olan bir Camembert peynirinden aldığını yazacaktır. Bu sürrealist yöntemine kendisi “paranoya-kritik” adını verecektir.
Yazımı Dali’nin bir hatırası ile bitireyim:
New-York’daki yeni açılacak bir parfüm mağazası, çıkaracakları “Fracas” isimli parfüm için Dali’ den bir eser yapmasını ister. (Fracas: patırtı, gürültü, şangırtı anlamına gelir).
Günler geçer; Dali hiç bir şey yapmamıştır. açılış günü Dali’ yi çağırırlar, gelir eline bir taş alır ve vitrinin camını kırar; böylece açılışı Dali, parfüm ismine uygun olarak kendince patırtı ve şangırtı gerçekleşmiştir!*
Dr. Ahmet Girgin
Kasım 2010
Resimlerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.
Eğer müzede sanal bir gezinti yapmak isterseniz alttaki linke tıklayabilirsiniz:
http://www.salvador-dali.org/museus/figueres/en_visita-virtual.html
*”Il fut demandé à Dalí de réaliser une œuvre sur une vitrine d’un magasin new-yorkais afin de lancer une nouvelle marque de parfum appelée « Fracas ». Le jour du lancement, Dalí n’avait toujours pas réalisé l’œuvre demandée. À son arrivée, il lança un pavé dans la vitrine du magasin.”
http://fr.wikipedia.org/wiki/Salvador_Dali