Bahçesaray ve Çufut Kale
BAHÇESARAY
Kırım’ın tarihî başkentidir. Üç önemli ve gezilecek yeri vardır.
Hansaray veya Kırım Han Sarayı:
Saray, Zincirli Medrese ile birlikte I. Mengli Giray tarafından inşa edilmiştir. İstanbul’ daki Topkapı Sarayı’nın küçük bir kopyasıdır diyebiliriz.
Sarayda ‘Han Türbeleri’nin yanı sıra ‘Harem’, ‘Han Cami’ ve ‘Göz Yaşı Çeşmesi’ gibi yapılar bulunur. Tarihte birçok kez tahrip edilen ve yakılan ‘Han Cami’ geçtiğimiz yıllarda Türkiye Cumhuriyeti tarafından tamir ettirilerek ibadete açılmıştır.
Aleksandr Puşkin’in bir şiirine konu olan ünlü Bahçesaray Çeşmesi ya da Göz Yaşı Çeşmesi Hansaray’da yer almaktadır.
Bahçesaray Çeşmesi Puşkin sürgün yıllarında Hansaray’daki bu Gözyaşı Çeşmesi’nden etkilenerek şiirini
yazmıştır. Rus orduları burayı istila ederken, Puşkin’e duydukları saygı yüzünden bu çeşmeye ve saraya dokunmadılar. Şimdi bu tarihî çeşmenin yanında Puşkin büstü bulunmaktadır.
Puşkin’in sürgündeyken yazdığı bu şiir o dönemde büyük yankı uyandırmış, Çarlık Rusyası’nda, Avrupa’da büyük üne kavuşmuştur. Şiir Giray Han’a övgü ve Bahçesaray çeşmesinin hüznünü anlatır. Bahçesaray Selsebili de denilen uzun bir şiirdir. 1824 yılında yazılmıştır.
Şiirden bir bölüm:
Ah aşk çeşmesi, ah hüzün çeşmesi
Dinledim senin taş dudaklarından uzun hikâyeleri
Ah uzaktır, acı ve mutluluğun parçaları
Fakat Maria’dan hiçbir kelime çıkmadı
Bu şiir daha sonra Boris Asafiyev’in müziği ve Nikolai Volkov’un librettosu ve Rostislav Zakharov’un koreografisiyle 1934’te Moskova’da baleye uyarlandı. Türkiye’de ise ilk kez 1979’da Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından oynandı. Konusu kısaca şöyledir:
Kırım hanı Giray’ın âşık olduğu Polonyalı prenses Maria hareminde tutsaktır. Han bu aşk yüzünden haremindeki gözdesi Zarema’yı ikinci plana itmiştir. Zarema Maria’yı öldürür. Bunu duyan Giray Han Zarema’yı öldürür ve Maria adına bir çeşme yaptırır.
Zincirli Medrese (Kırım Tatarcası: Zıncırlı medrese)
Mengli Giray Bahçesaray’daki tarihi Hansaray’ı yaptırmadan evvel Zincirli Medrese’yi tüm Kuzey Kafkasya’dan Ural Dağlarına kadar hizmet veren bir kurumu olarak hayata geçirmiştir.
Bina tamamlandığında ise medresenin kapılarına çapraz bir formda bir zincir bağlanmıştır. Halen kapı girişinde bulunan bu zincir medreseye giren öğrencilerin eğilerek girmesini zorunlu kıldığından mütevazı olma yolunda eğitime ilk adım olarak kabul edilirdi. Medresenin açılışında Han’ın sarf ettiği:
“Akıl adamı alicenap eder, akli olgunluğun yolu ise ilime bağlı… İlime hürmet etmeyen, Han olsun ya da Padişah, o bir şeye temel olamaz, er ya da geç o bunun zararını görür. Ben bu kapılara zincir asmayı emir ettim. Bu kapıdan giren her insan, kim olursa olsun, bu ilim mabedine girip kendi başını ilimin önünde eysin”
sözleri tarihe mal olmuştur. Böylece Han dahi kapıdan boynunu eğerek ve dizini çökerek içeri giren ilk insan oldu.
Kitabesi
Medresenin giriş kapısının üzerinde Arap harfleriyle “Bu medreseyi Allah yardımı ile Mengli Giray han, I. Hacı Giray’ın oğlu, kurmayı emir etti. Allah onun hanlığını asır boyunca devam ettirsin, Hicri 906 senesi” kitabesi bulunmaktadır.
40 yılı aşkın süre tahtta kalan ve Yavuz Sultan Selim’in kayınpederi olan I. Mengli Giray Han 1515 senesinde vefat etti. Zincirli Medrese yanındaki türbesinde toprağa verildi.
Rusya ve Sovyet idaresi döneminde yıkılan Zincirli Medrese ve metruk durunda olan Han türbeleri 2007 ila 2009 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti tarafından tamir ettirildi.
Çufutkale ya da Çıfıt Kale
Çufutkale ya da Çıfıt Kale Bahçesaray civarında 8. ila 19. yüzyıllar arasında yerleşime açık kalmış Orta Çağ kalesi ve mağara kentidir. Bizdeki Kapadokya yapılaşmasına benzer.
Bahçesaray’dan 3,5 km mesafede, bir uçurum kenarında yer alan Çufutkale’ye ulaşmak için, Zincirli Medrese yolundan devam etmek gerekmektedir ve başlangıcı bayağı dik bir yokuş patikadan bir-birbuçuk saatte çıkılabilir.
Çufutkale asırlar öncesine uzanan tarihi, içinde barındırdığı eserleriyle önemli bir kültür hazinesidir. Aynı zamanda Kırım Tatar tarihinde de önemli bir yer tutmaktadır.
Bahçesaray civarındaki kireçtaşından kayalıklarda doğal aşınmalarla oluşan mağaralarda Neolitik Çağ’dan beri birçok milletten insanlar yaşamıştır. Yahudi kalesi de denen Çufutkale de bu sarp vadinin dik kayalıklarına inşa edilmiştir. Çufutkale’deki mağaraların her yere çıkışları vardır. Bu mağaralar barış zamanı depolama, savaş zamanı saklanma amaçlı kullanılmıştır. Savunma amaçlı güçlü istihkâmları, kuleleri, mağaraları, zapt edilemez duvarları, doğal engelleri ve uçurumları vardır. Doğudan gelen tehlikelere karşı halk verimli ve uygun vadiler yerine bu mağaralarda yaşamışlardır. Mağaralarda keşişlerin yaşadığı hücreler, çile odaları, yeraltı mezarları, tapınaklar ve zirai amaçlı binalar yer almaktadır.
Tarihi
Çufutkale, Hazar Türkleri döneminde 8. yüzyılda yapılmıştır. En erken referanslar kasabanın bir Bizans ileri karakolu olduğunu gösterir. 1299’da Tatarlar tarafından ele geçirilmiştir.
Cenevizliler tarafından Potmay olarak adlandırılan Çufutkale’ye Altın Orda orduları tarafından fethedildikten sonra Gevherkermen adı verilmiştir. Yine bazı kaynaklarda buranın ismi Çiftkale olarak geçmektedir.
Tatarlar kasabada 16. yüzyıla kadar yaşamışlardır. Bu tarihten sonra vadinin aşağısına göçmüşler ve şimdiki Bahçesaray’da yaşamaya başlamışlardır. Tatar hâkimiyetinde Karaim (Karay) Türkü esnaf ve tüccarlar kasabaya yerleşmişlerdir. Tatarlar göçtükten sonra da orada yaşamaya devam etmişlerdir.
Musevi dinine mensup Karay Türkleri, dinlerini yaşama imkânları sınırlanınca, 14. yüzyıl itibariyle bu yalçın ve sarp bölgeye çekilmişlerdir. Çufutkale tam bir “kaya şehir” görünümündedir. Kayalar oyularak merdivenler, yağmur sularının aktığı muhtemelen biriktirilmesine de yarayan su kanalları, gıdaların saklandığı depolar ve ibadet hücreleri, taştan binalar ve dini yapılar inşa edilmiştir.
Çufutkale’de binalar, birbirine paralel iki cadde üzerine yerleştirilmiştir. Karay Türkleri ‘nin Kenesa dediği ve 14. ile 18. yüzyılda inşa edilmiş günümüzde kısmen restore edilmiş iki adet ibadethane, kalenin vadiye bakan sarp tarafında, vadinin başındaki platoda yer almaktadır.
Karaimlere göre, Karaizm bir Musevilik dinidir, ama bağımsız, bağnaz olmayan, tek tanrılı İbrahim’in dinidir. Şu anki Karaite dininin kurucusu Anan Ben David Eski Ahit’te (Tevrat) yazılanlara geri dönüşü vaazında belirtir. Anan Ben David, Tevrat’tan Musa’nın sözleri olduğuna inanılan ilk 5 kitabı (Yaratılış, Mısır’dan Çıkış, Levililer, Çölde Sayım ve Yasa’nın tekrarı) kabul etmiş, arkadan gelen kitapları ve Talmud’ u reddetmiştir. Genel tespite göre, bu dinin tatbikat şekli, hahamların sonradan yazdıkları Talmud ve benzeri din kitaplarından ayrı tutulmuştur. Aynen, Müslümanlıkta Kuranın sadece ayetlerine inanan ve sonradan ilave edilen kurallara ve yorumlara itibar etmeyen saf Müslümanlar gibi..
Şu an Kırım’da az sayıda aktif bir Karaim topluluğu bulunmaktadır.
Kalede Karay Türklerinin yaptığı eserlerin dışında başka eserler de mevcuttur. Özbek Han’dan sonra tahta çıkan altın Orda Hanı Canıbek Han tarafından 1340’larda yaptırılan ve Kırım Hanı Hacı Giray Han tarafından tamir ettirilen (1454) Canıbek Han Camii günümüzde harap bir vaziyettedir. Çufutkale’deki bir diğer tarihi eser olan Hanike (Canike) Hanım Türbesi ise nispeten iyi durumdadır. Altın Orda Hanı Toktamış Han’ın kızı olan ve Kırım genelinde oldukça etkin bir konumda bulunan Hanike (Canike) Hanım vefat ettiğinde kendisi için 1437 yılında bu türbe inşa edilmiştir. 6 ila 12. yüzyıla tarihlenen kalenin içinde han ailesine ait başka türbeler de bulunmaktadır.
Çufutkale, Hanlık döneminde Karay Türklerinin en önemli ikamet yerlerinden biri idi. Hatta Kırım Hanlığı’nın bir dönem darphaneleri de buradaydı. Çufutkale’deki darphanede Kırım Hanlığı’nın kurucusu Hacı Giray Han ile daha sonra I. Mehmet Giray Han, I. Sahib Giray Han ve I. Devlet Giray Han para bastırmış, daha sonraki hanlar zamanında ise paralar Bahçesaray’da basılmıştır.
Kırım Hanlığı döneminde Çufutkale’nin altındaki mağaralar aynı zamanda zindan olarak kullanılmaktaydı. Korkunçluğu ile ünlü bu zindanlar o dönemde özellikle Han’a karşı gelen muhaliflerin ve esirlerin muhafaza edildiği yerlerdi.
Kırım’ın Ruslar tarafından işgal edilmesinin ve Karayların Bahçesaray ile diğer şehirlerde yerleşeceklerinin ilanının ardından, 19. yüzyılın ortalarından itibaren yavaş yavaş terk edilmeye başlanmış, özellikle 1920’den sonra ise, tamamen boşalmıştır.
Fotoğrafların üstüne tıklayarak büyütebilirsiniz