Rauf Orbay 1: Hamidiye Efsanesi ve Kahramanı
Birinci Bölüm
Hamidiye Efsanesi ve Kahramanı
Tarihimizde bize yeterince vurgulanmayarak anlatılan, daha da doğrusu, anlatılamayan bir konudur, Hamidiye Kruvazörü ile onun efsanevi kaptanı Rauf Orbay.
2. Abdülhamid İngiltere’ye bir gemi siparişi verir ve 1903 senesinde teslim aldığımız kruvazörü Haliç Tersanesi’nde hapseder. Niye hapseder yazdım?
Bildiğiniz gibi 2. Abdülhamid her an bir darbeyle devrileceğinden korkan, evhamlı bir padişahtı. Bu nedenle sayısız hafiyelerden oluşan bir istihbarat teşkilatı kurmuş, hatta gemilerden atılacak mermilerden korunabilmek için Dolmabahçe Sarayından ayrılarak, kıyıdan uzak ve yüksekteki Yıldız Sarayı’na taşınmıştı. Aynı nedenlerle de Osmanlı Donanması Haliç tersanesinde çürümeye bırakılmıştı.
Yurda gelişinde ismi Abdülhamid olan kruvazörün adı, 31 Mart (13 Nisan 1909) ayaklanmasında Abdülhamid tahttan indirildiği için Hamidiye olarak değiştirilmiştir. İsmi değiştikten sonra geminin kaderi de değişmiş ve Barbaros’un torunu sayılabilecek bir Türk kumandan olan Rauf Orbay idaresinde Akdeniz’ de tozu dumana katmıştır.
“Şüphe yok ki ben, Koca Barbaros’un bir dümen neferi dahî olamam” diyen Rauf Bey, bence “20. yüzyılın son ve en büyük akıncılık harekâtını” gerçekleştirmiştir.
1 Ocak 1913 günü Hamidiye kruvazöründen İstanbul harbiye nezaretine şifresiz şöyle bir mesaj geçilir:
“Gemimizin makine dairesinde çıkan yangın kendi imkanlarımızla söndürülmemiş olup, emniyet maksadıyla gemi yedeklenerek Erenköy koyuna (birkaç sene sonra Nusret mayın gemisinin mayınlayacağı ünlü koy) çekilmiştir. Söndürme çalışmaları devam etmektedir.”
Halbuki gemide herhangi bir yangın söz konusu bile değildir. Gizliliğe bilerek riayet edilmemiş ve Çanakkale boğazı çıkışında onu pusuda bekleyen Yunan donanmasının 4 muhribini bu açık mesajla boğazın içine çekilmiştir: Hamidiye’nin Çanakkale’den çıkışını bekleyen Yunanlılar, Averof ve dört kruvazörü boğazın ağzına yollarlar. Hamidiye tam boğazdan Ege’ye çıkacakken güvertesinden alevler yükselir ve geri döner, Averof ve gemiler de Hamiye yanıyor, artık bir yıl daha denize açılamaz diyerek üslerine geri dönerler. Hüseyin Rauf Bey de o gece güvertede yaktırdığı benzinli şilteleri denize attırdıktan sonra, elini kolunu sallaya sallaya çıkar gider boğazdan… (Elde var 1)
Rauf Orbay Hamidiye Kruvazörü komutanı olarak, Çanakkale’den akıncı seferine çıkar çıkmaz, önce Siros adasını bombardımana tuttu. Yunan bandıralı Makedonya Gemisini batırdı, harp malzemesi yapan barut fabrikası ve benzeri hedefleri vurdu. Yunanlılara sadece ve sadece harp edenlerle savaştığını ilân ederek, “eğer siz muharip olmayanlara dokunursanız, baştanbaşa bütün sahillerinizi yıkarım” tehdidinde bulundu.
Siros bombardımanından sonra Ege Denizini geçen Rauf Bey, Yunan donanmasının yeni ve kuvvetli gemisi olan Averoff Zırhlı Kruvazörünü peşinden sürükleyerek etkisiz hâle getirmek için Akdeniz’e açıldı. Ancak Yunan komutanı Amiral Konduryatiş, Averoff’u Çanakkale Boğazı önünden çekmedi.
Bu arada, düşmanlar anlamasın diye, Hamidiye personelinin feslerini çıkarttırıp, sanki Avrupalıymış gibi, şapka taktırttı: bu hareket, düşmanı aldatmak için yapılmış çok etkili hareketlerinden sadece biriydi…(Elde var 2)
Rauf Orbay Yunan donanmasının onları büyük bir kuvvetle beklediği düşüncesiyle Anadolu kıyısına paralel olarak önce doğuya, sonra da rotasını güneye çevirerek Mısır’a doğru yol almıştır. Bu rota değişikliğinin bir diğer amacı da kömür ihtiyacının giderilmesiydi.
Hamidiye, Akdeniz’in Trablusşam, Suriye, Mısır ve Hicaz kıyılarını takip ederek, Yemen’in Hudeyde iskelesine kadar gitmiştir. Buralarda Hamidiye’yi Türk denizciliğinin bir sembolü sayan Müslümanlar, çok büyük sevgi gösterilerinde bulundular.
Port Said Limanındaki yakıt ikmali sırasında gerçekleşen ve anılarda bahsedilen bir olay oldukça önemlidir. Limanda Hamidiye’nin kömür ikmalinin uzun sürmesinden dolayı, İngiliz hükümetinin Mısır temsilcisi gemiye gelerek, geminin bir an önce limandan çıkması gerektiğini, yoksa İngiliz donanmasının işe karışacağı tehdidinde bulunmuş, bunun üzerine Rauf Orbay:
“Buraya gelecek ve yolumuzu isteyecek İngiliz filosuyla hesaplaşmaya hazırız, İngiliz filosunun geleceği varsa göreceği de vardır ekselans!” cevabını vermişti.
Sonuçta ise Hamidiye komutanının istediği olmuştur.(Elde var 3)
Hamidiye yakıt ikmali sonrası, Yunan gemilerinin İskenderiye’de kendisini beklediği yönünde çıkan söylentilere karşı, halkın Yunanlılara karşı savaşan bu gemiye gösterdiği büyük sevgi gösterileriyle limandan ayrıldı ve Malta’ya doğru yöneldi. 5 gün sürecek bu seyir boyunca Hamidiye Akdeniz’de fırtınalara yakalanmış, telsiz ve silah sistemlerinde arızalar çıkmış; ama hiç bir Yunan gemisiyle karşılaşmadan 14 Şubat günü Malta’nın La Valetta limanına gelmişti.
Hatırlatayım: uluslararası deniz hukuk kaidelerine göre bir limanda savaş esnasında tarafsız bir ülkede en fazla 24 saat demirleyebilirsiniz. Ancak tek bir istisna dışında: makine arızası… Hamidiye de makine arızası verir; bu da Rauf Orbay’a tam 3 gün kazandırır. İkmal düşünülenden daha başarılıdır: 450 ton kömürü depolar. Bunu öğrenen Yunanlılar donanmayı kaydırmak zorunda kalırlar; zira Hamidiye her yerden ortaya çıkabilir ve kendilerine saldırabilirdi; bu da hem yaptıkları nakliyeleri yavaşlattı, hem de kendilerine malzeme temin sürelerini uzattı. Sadece tek bir sefer ile Malta böyle işgal edildi…(Elde var 4)
Hamidiye Kruvazörü 17 Şubat 1913 günü Malta’dan hareket ederek, 22 Şubat 1913 tarihinde Gazze’ye intikal etmiş ve bir gün sonra Hayfa’ya demirleyerek 395 ton kömür almıştı.
Arnavutluk’ta tecrit edilmiş olan Garp Ordusu’na ulaştırılmak üzere 50 ton cephane ve 10.000 altını 02 Mart 1913 tarihinde Arvat Adası’nda (Suriye karasuları içinde) teslim alan Hamidiye, 08 Mart 1913 günü Silifke’den ayrılarak, Yunan gemilerine görünmeden 11 Mart 1913’te Adriyatik Denizi’ne girmişti.
13 Mart günü sabah saatlerinde Hamidiye, Yunanlılara ait Leros şilebiyle karşılaştı. Şilebin kaptanıyla 20 personeli esir alındı ve Leros şilebi de mahmuzlanarak batırıldı. Ele geçirilen personel Rauf Orbay için çok önemliydi; çünkü Adriyatik’teki Yunan donanmasının yerini ve sayısını öğrenme fırsatını sağlayacaktı. Yapılan sorgu sonucunda Yunanlıların İpsara zırhlısı ve dört torpido botunun Korfu adasında oldukları, Şinkin limanında 5 tane daha ticari maksatlı kullanılan şilep bulunduğu ve bunlar dışında Adriyatik’te başka harp gemisi olmadığı öğrenilmişti. Hamidiye bu olaydan yaklaşık 2 saat sonra bir torpido botu tarafından görüldü ve torpido botun Korfu’ya doğru hareket ettiği anlaşıldı. Rauf Orbay’ın aslında bu durumda çok fazla seçeneği yoktu. Yunan filosu Hamidiye’yi bulmadan, Hamidiye saldırıya geçecekti. Böylece Şinkin limanına doğru rota ayarlandı. Hamidiye Şinkin limanına girdikten sonra limanda bulunan, aslında şilep olan, ama Yunanlıların asker ve savaş malzemesi taşımasında kullandığı yedi gemiye ateş açtı. Aynı zamanda limandan yapılan ateşe de karşılık veren Hamidiye limandaki tüm gemileri batırdı. Böylelikle Yunanistan, cepheleri takviye etmek için sevk ettiği çok sayıda askeri personeline ilave olarak büyük miktardaki harp mühimmatı ve lojistik destek malzemesini de kaybetti. (Elde var 5)
Rauf Bey bu bombardıman anını anılarında şöyle anlatıyor:
“Yunanlar harp sevkıyatlarını Şinkin’den yapıyorlarmış. 3500 metreden limana ateş açtım. Bombardıman müthiş panik yarattı. Asker, top, cephane hatta uçak yüklü gemiler, iç limana kaçmak istiyorlar, askerler kendilerini denize atıyorlardı. Tam bir ana baba günüydü. Yarım saat süren bombardıman sonunda, Şinkin’de bütün askeri hedefler tahrip edilmişti. Burada bizi İşkodra’da muhasarasında kullanılacak savaş malzemesinin yüklendiği sekiz Yunan gemisi de vardı”.
Hamidiye taarruzlarını tamamladıktan sonra gemide mevcut 250 ton kömür ile intikal edebileceği limanların mevki ve mesafeler açısından analizini yaptıktan sonra Yunan donanması ile karşılaşmadan İtalya’ya yakın seyretmiş ardından da Akdeniz’e çıkmıştı. Daha sonra da rotasını Mısır’a çevirerek 16 Mart 1913 günü İskenderiye Limanı’na ulaştı.
Bu tarihten sonra da beş ay boyunca Doğu Akdeniz ve Süveyş Kanalı’nda birçok faaliyette bulunan Hamidiye 12 Eylül 1913’te harekâtı tamamlayarak İstanbul’da Haliç’e girmiştir. 7 eylül günü Yeşilköy açıklarında göründü. Bayraklarla donanmış vapurlar, istimbotlar, sandallar, kayıklar, mavnalar sahillerde rıhtımlarda damlarda dağ taş insan doluydu. Sevgi, coşku içinde, alkışlarla, haykırışlarla Hamidiye’yi karşılıyorlardı.
Hamidiye’nin, soğuk bir kış günü Çanakkale’den ayrılışı üzerinden tam 7 ay 24 gün geçmişti…
Hala dünyada birçok üniversitede ve yabancı deniz harp okullarında ders olarak verilen Hamidiye ve Akın harekâtı, Türk Deniz Kuvvetleri ve Deniz Harbiyelileri için büyük bir övünç kaynağı ve örnek alınacak büyük bir zafer niteliğindedir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım, zamanında Barbaros Hayrettin Paşa’nında yaptığı gibi, Hamidiye Zırhlısıyla Rauf Orbay’ın Akdenizi 20. yy.ın başında –deyim yerindeyse- hallaç pamuğu gibi attığıdır. Rauf Orbay, hiçbir şeyden korkmamış, hızlı kararlar vermiş ve sağ salim yurda dönmüştür.
Rauf, Mustafa Kemal olmasa Milli Mücadele’nin lideri olması düşünülen “ikinci adam”dır. Gazi’den iki ay önce Anadolu’ya “ayak basıp” milli mücadelenin Ege ayağını örgütlemiştir. Misak-ı Milli’yi ilan eden meclis grubunun lideri ve Ankara rejiminin ilk başvekilidir. Milli mücadelenin başlangıç manifestosu olan Amasya bildirgesindeki yedi imzadan ikincisi onundur.
Birinci Dünya Savaşı’nın başında Cemal Paşa ile Almanya’ya giden Rauf Bey, Alman İmparatoru Wilhelm’e takdim edildiğinde İmparator, ilk söz olarak, “Sizin Hamidiye harekâtınızı alâka ile takip ettim. Bizim Emdem de sizi taklit etmek istedi; fakat muvaffak olamadı, yolda battı” demiştir.
Şimdilik bu kadar..
İlerideki bölümlerde bana göre büyük bir kahraman olan Hüseyin Rauf Orbay’ın Atatürk’ün yanında ve sonrasında karşısında olduğu olayları da –dilimin döndüğünce- sizlerle paylaşacağım…
Kalın sağlıcakla…
Dr. Ahmet Girgin
Ağustos 2018
Kaynaklar:
- http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-58/huseyin-rauf-Orbayin-hayati-1880-1964
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Hamidiye_(kruvaz%C3%B6r)
- https://www.dzkk.tsk.tr/pages/denizwiki/konular.php?icerik_id=122&dil=1&wiki=1&catid=4
- http://www.balkan.gen.tr/tekrarsavas/hamidiye.html
Hazer Akın
23 Ağustos 2018 @ 18:56
Sevgili Ahmet kardeşim.
Ağzına sağlık.Ne yazık ki dünya böyle kahramanlarını unutmaz heykellerini meydanlara dikerken ,biz varlıklarını bile unuttuk. Ne diyeyim ?
Sevgilerimle
Hazer
Süha TARMAN
25 Ağustos 2018 @ 14:53
Rauf Orbay’la ilgili yazınızı çok faydalı buldum.Teşekkürler
Necdet Varcan
26 Eylül 2018 @ 11:27
Bilmiyordum. Öğrendim. Harikasın Ahmet Girgin.