Galatasaray Lisesi Anılarımdan bir demet..
Anı 1:
Galatasaray Lisesi Sınıf Arkadaşlarım gurubundaki bir yazışmada (20.11.2005) Enis Çıtak şöyle yazmıştı:
1966-67…8/C:
FRANSIZCA……: M. CAPDEVILLE (AKSANI BIRAZ BOZUKTU. OURSE SOZCUGUNU OURSCHE DIYE SOZLERDI. BUNU HAKARETE DONUSTURDUGU ICIN AHMET KARDESIMIZIN KARSI CIKMASI UZERINE, KORKTUGUNU BELLI ETMEMEK ICIN HEMEN HAFIF YOLLU OZUR DILEMISTI. SYN MODERATORUM, BASTIR, KIM TUTAR SENI ? )
Bunun üzerine ben de grubumuzda en önemli anılarımdan birini kısaca özetledim:
M. CAPDEVILLE kendisi de köylü olduğu halde, TÜRKLERİ küçük görür, yazdığın aksan ile “OURSCHES d’ Anatolie” diye bizlere hakaret ederdi ( Ours d’Anatolie: Anadolu ayıları). Ben de bunu Türk olarak bir türlü içime sindiremez, ama parasız yatılı okuduğum için sınıfta bırakır korkusuyla cevap veremezdim….
O sene İlk sömestrde Marc Komerçero sınıfın birincisiydi. O ergin halimle kendi kendime dedim ki:
“Eğer sınıfın birincisi olursam herif bana bir şey yapamaz..! ”
Hırslandım, çalıştım ve 2. sömestrde sınıfın 1.si oldum vee.. bekledim ki Capdeville tekrar “OURSCHES d’ Anatolie” diye bize hakaret etsin.
Etti de..
Bunun üzerine dersi bırakıp, bön bön adamın suratına baktım..
Bir durdu, iki durdu, anlamadı ve nihayet sordu :
” Ne var Ahmet ? ” diye.
Ben de bir aydır üzerinde çalıştığım fransızca cümleyi bir çırpıda söyledim:
“Je ne vois aucun rapport entre votre leçon et les OURSCHES d’ Anatolie! Vous devez vous excuser!” (Dersiniz ve Anadolu ayıları arasında hiç bir ilişki göremiyorum! Özür dilemeniz gerekir!)
Bunun üzerine CAPDEVILLE, mırın kırın etti, ama sonunda bizden ÖZÜR DİLEDİ…
En sonunda rahatlamış, bize hakaret eden bir Fransız köylüsünün özür dilemesini sağlamıştım…
Burada önemli olan, 15 yaşında daha yeni ergenliğe adım atmış bir Türk gencinin, öğrencileri sınıfta bırakma imkanı olan bir Fransız öğretmene, ülkesi söz konusu olunca çekinmeden karşı koyabilmesidir.
” Ne mutlu Türküm diyene! ”
Dr. Ahmet Girgin
Anı 2:
Bir sene daha geçmiş, 1967-68 ders yılında ve 9. sınıftayız. Biologie dersimize Dr. Hikmet Gürtav geliyor. O seneki konu da insan vücudu. Ben ise o zamanlar tıbbı ve dolayısıyla dersi sevmediğimden derste resim yapıyorum, başka şeylerle oyalanıyorum. Hoca benim resim yaptığımı görüyor ve niye dersle ilgilenmediğimi soruyor; o yaşlarda başımızda kavak yelleri estiğinden ben fütursuzca dersi sevmediğimi söylüyorum; hoca belli ki biraz alınıyor, ama belli etmiyor. Aradan bir iki ay geçiyor ve derste Hikmet Öğretmen bir soru yöneltiyor sınıfa; hiç kimse cevap veremiyor, ama nedense benim bildiğim bir konu ve parmak kaldırıp cevap veriyorum, bunun üzerine aramızda geçen eski konuşmayı da unutmadığını belirten, benim ise hala unutamadığım o ders aldığım cevabı yapıştırıyor :
“Malgré qu’ il n’ aime pas la biologie, néanmoins il l’ étudie!”
(Biyolojiyi sevmemesine rağmen, en azından dersini çalışıyor!”
O zaman anladım hocanın inceliğini: başında kavak yelleri esen delikanlının cevabını unutmamış, ama delikanlıyı da kırmak istememiş, beyninin bir köşesinde sakladığı cevabı zamanı gelince hem sınıfa, hem de bana ders vermek için nazikçe kullanmıştı..
Aradan seneler geçti ve ben – o sevmediğim dediğim- Tıp Fakültesine girdim; Hikmet Hoca’ma hoşlanmadığımı söylediğim konuları 6 sene boyunca çalıştım, biyoloji ile insan vücudunu öğrendim ve şimdilerde Hikmet hoca gibi doktor olarak çalışmaktan gurur duyuyorum.
Mekanın cennet olsun sevgili Öğretmenim..
Ahmet Kunt
17 Haziran 2018 @ 21:17
Ahmet çok teşekkür ederim, eline kalemine sağlık.
drgirgin
23 Haziran 2018 @ 11:10
Sevgili Ahmet,
Nazik tebriğine çok teşekkür ederim; beğendiyseniz ne mutlu bana..))
Ahmet Kunt
25 Ağustos 2018 @ 17:22
senin tüm yazdıklarını büyük keyifle okuyorum.. bu arada çoktan unuttuğum arkadaşlarımı sayende tekrar buluyorum.. harika değil mi?