Hartum
Yolculuğum İstanbul’ dan Başkent Hartum‘ a, oradan da Güney Darfur Eyaletinin Başkenti Nyala‘ ya olacaktı:
Gecenin bir vaktinde THY uçağı ile Hartum’ a indik. Bagajlar için bir saatten fazla bekledik: meğer, Sudan gümrüğü valizleri vermeden X-Ray cihazından geçirip, şüphelendiklerini tebeşirle işaretliyormuş: çıkarken de işaretli valizleri didik didik arıyorlar.
Saat gece yarısını geçmiş olmasına rağmen, havaalanından çıktığımızda sıcak hava yüzümüze bir tokat gibi çarptı. Gündüz ise ısı, 50 derece civarındaydı ve benim gibi tansiyonu olanlar için dayanılmaz bir ortam oluşturuyordu. Terlemek bir yana, kendinizi hakikaten fena hissediyordunuz. Gecenin o saatinde daha sonra Fethullah Hoca’ cıların olduğunu öğrendiğim misafirhanede ağırlandım. Öğrenciler gayet iyi niyetlilerdi, fakat banyo ve tuvaletler pislikten içeri girilmez durumdaydı. Peygamberimizin “Temizlik imandandır” sözü ile tam tezat teşkil eden bir ortam… Neyse gece misafirhanede kaldık, ertesi gün Yusuf Kardeşimiz bize Hartum’u gezdirdi.
Sudan’ın başkenti Hartum dümdüz bir şehir, bazı caddeleri asfaltlanmış, lakin Yusuf’un söylediğine göre burada kanalizasyon ve atık su tesisatı olmadığı için yağmur yağdığı anda, su gidecek yer bulamadığından 15 gün civarında yerde kalıyormuş. Yani bizim gördüğümüz andaki düzenli sandığımız şehrin alt yapısı hiç yokmuş..
Hartum’u daha önce Bankong’ da “tuk tuk”, burada ise “rakşe” diye adlandırılan üç tekerlikli motosikletlerle gezmeye başladık. Bunlar kısa mesafeler arasında çalışıyorlarmış. Daha sonra da İstanbul’da su dağıtımı yapan küçük minivanlara benzer ve onların taksi diye adlandırdığı bir araba ile dolaştık. Bakanlıklar caddesinden geçtik: aynen bizdeki gibi sıkı korunan, soğuk bi cadde.. Sonra Dubai’ deki Burj Al Arab otelinin küçük bir kopyasını gördük.
Burj Al Fateh Kompleksi
Daha son sonra Hartum’ un Mescid-i Kebir’ ini görmeye gittik: içeride uyuyan insanlar ile namaz kılanlar birbirine karışmıştı.. Hartum’ da herkes nazik, mütebessim ve yardımseverdi, lakin Nyala halkı için aynı yorumu yapamayacağım..
Hartum Mescid-i Kebir’i ve içerisinde uyuyanlar..
Köprü ile bağlanan Omdurman Bölgesine geçtik (fakat adaşım Ahmet’ in önerdiği Nil balığını yiyemedik) ve Beyaz ve Mavi Nil’in birleşerek Büyük Nil’ i oluşturduğu noktayı gördük:
Uganda‘ dan gelen Beyaz Nil ile Etiyopya‘ dan gelen Mavi Nil, Hartum’ da kucaklaşıyor ve buradan Mısır kuzeyine doğru yoluna devam ederken etrafına bereket saçarak bildiğiniz gibi Akdeniz’ e dökülüyor.
Daha sonra Türkler tarafından kurulan Afra alışveriş merkezinde yemek yedik ve havaalanı iç hatlar terminaline geldik.
Hac ve Umreye gittiğimi zannetmeyin… İç hatlar terminali bu..
Buradan Ruslardan kiralanmış bir uçakla asıl gitmemiz gereken Darfur bölgesine havalanmak üzere uçağa bindik. Lakin havalanmadık, bir saat pistte bekledik, bir de uçağın havalandırmasını dahi çalıştırmıyorlar; içerisi oldu Türk Hamamı. Bizim gibi tansiyon hastalarının yeri….. Birkaç kişi kokpite yürüyünce uçak nihayet havalandı. Bizde pilotların korktuğunu düşündük ama asıl kalkış nedenini size Darfur’ dan Hartum’ a dönüş yolculuğunda kaptan pilot Zeki Bey’ in açıklamalarında bulacaksınız. (Bakınız uçak yolculuğu…). 3 saatlik uçuştan sonra nihayet Darfur eyaletinin merkezi olana Nyala’ya indik.
Sudan Usulü Randevu:
Eğer bir Sudanlı ile saat 11’de randevulaşırsanız saat 14’e kadar bekleyebilirsiniz. Bu gecikmenin nedenini de şöyle anlattılar:
“Saat 11′de sana randevu vermişsem ve saat 12‘de gelmemişsem, saat 13‘e kadar bekle ve saat 14‘de gidebilirsin.”
Bu nedenle eğer randevu verecekseniz mutlaka randevunuzun Sudan usulü değil de, yabancı usulü olduğunu belirtmeniz gerekiyormuş 🙂
Not: Küçük resimlerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.