Kâtibim türküsünün düşündürdükleri
Çocukluğumda radyoda sık duyduğum bir İstanbul Türküsü vardı:
Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur
Kâtibimin setresi uzun eteği çamur
Kâtibim uykudan uyanmış, gözleri mahmur
Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır
Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
Ben bu türküyü yazanın, kâtibe âşık olan bir genç kız olduğunu düşünmüş, aşkından bu türküyü söylediğini tahmin etmiştim. Fakat bana tarihi sevdiren Reşat Ekrem Koçu’nun bir kitabında çok değişik bir anlatımını gördüm; “Tarihimizde garip vakalar” isimli kitabında Reşat Ekrem Koçu, bu türkünün kâtibi övmek için değil, kâtibi yermek için yazıldığını belirtmekte ve hatta türkünün kız ağzından ziyade, bir İstanbul Gülhane serserisinin ağzına yakıştığını belirtmektedir.
Bu satırları okuyunca, duraladım ve konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Bundan sonra Üstat Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarını size iletiyorum:
“… İkinci Mahmut Avrupalı kıyafeti Ordu mensubuna giydirmiş, fakat sivil memurları bu hususta serbest bırakmıştı. Abdülmecit, Kırım harbi başlayınca bu mecburiyeti İstanbul için en küçük kâtibe varıncaya kadar sivil memurlara da tatbik etti. Memuriyetinden başka geçim vasıtası olmayan fukara ve orta halli ailelerin çocukları lata, cübbe ve şalvar yerine setre pantolon giydiler. Mutaassıplar da bunları dillerine dolayıp, ”gâvur mukallitliği” dediler ve pantolonla sokağa çıkmayı içdonuyla çıkmış gibi saydılar. Hele eli yüzü düzgün kâtipler büsbütün dile düşürüldü.”
Şimdi Kırım Harbi sırasında, Abdülmecit devrinde çıkan Katibim türküsünü bir de bu bilgilerin ışığında dinlemenizi öneririm…
Reşat Ekrem koçu açıklamalarında bu kadarla kalmıyor, türkünün kökeni hakkında da şu açıklamaları ekliyor:
“Kırım Harbi’nde müttefiklerimiz olan İngilizler, Fransızlar ve Sardunyalıların orduları İstanbul’dan geçmişti. Üsküdar civarında Selimiye Kışlası da bu gayrimüslim Avrupalı müttefiklerimizin emrine hastane olarak verilmişti. İstanbul’dan geçen İngiliz ordusunda bir de İskoç alayı vardı; meşhur gaydaları ve pantolon yerine kısa etekleriyle İskoçyalılar, İstanbulluların pek tuhafına gitmişti ve bu garip kıyafetli yabancılara “donsuz asker” lakabını takmışlardı. İskoç Alayı Şark’a hareket ederken, bir İskoçyalı Bestekâr bu alay için hususi bir marş bestelemişti. Bu marşın bestesi, bizim Kâtibim türküsünün nağmeleridir. İşte bir İstanbul külhanisi Avrupalıların Selimiye kışlasında yerleşmesine “Üsküdar’a Gider İken…” diye genç kâtipler hakkında yukarıdaki türküyü yazmış, ona beste olarak da donsuz askerlerin marşını almıştı… Sonraları çalgılı küçük konsol saatleri çıktı… Bu saatler Türkiye’ye evvela İskoçya’dan geldi. Fabrika bu güzel maaşı da saatin nağmeleri arasına yerleştirmişti; “ Kâtibim” türkülü saat diye İstanbul halkından bu saatleri almayan kalmamıştı…”
Bu satırları okuyunca, bende romantizmden eser kalmadı ve bu bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.
Ayrıca Kırım Harbi konusuna da iki ekleme yapmak isterim:
Bunlardan birincisi, Selimiye Kışla Hastanesinde, İngilizlerin “Dünyanın ilk hemşiresi” diye nitelendirdikleri Florence Nightingale çalışmıştır. Hâlbuki Nightingale kışlada iyi şartlarda çalışırken, Kırım siperlerinde çok daha zor koşullarda hemşirelik yapan biri vardı: Hemşire Dasha. Dostum rahmetli Dr. Haluk’ a göre “şartlar karşılaştırıldığında asıl onurun Florence Nightingale yerine aynı savaştaki Sivastopollü hemşire Dasha’ ya verilmesi gerekirdi…” der.
İkinci konu ise iki ayrı sonuç içerir:
- Kâğıt üzerinde, savaşın galiplerinden olan Osmanlı Devleti, aslında savaştan çok büyük zarar alarak çıkmıştır. Çok pahalı olan bu savaşı yürütebilmek için Osmanlı devleti, ödeme yeteneğinin çok üstünde borç almıştır. Endüstrileşmeyi kaçırdığı için ekonomisi çağdışı kalmış olan devlet, bu borçların altından kalkamayacak ve 1881 yılında II. Abdülhamit döneminde Düyunu Umumiye idaresinin kurulmasıyla, Avrupalı devletlerin mali denetimi altına girip, yarı sömürge olacaktır.
Gelin, bu savaşta devletlerin ne kadar harcama (İngiliz Sterlini olarak) yaptığına bakalım:
Ülkeler |
1852 |
1853 | 1854 | 1855 |
1856 |
Rusya |
15,6 |
19,9 | 31,3 | 39,8 |
37,9 |
Fransa |
17,2 |
17,5 | 30,3 | 43,8 |
36,3 |
İngiltere |
10,1 |
9,1 | 76,3 | 36,5 |
32,3 |
Osmanlı İmparatorluğu |
2,8 |
? | ? | 3,0 |
? |
Sardunya |
1,4 |
1,4 | 1,4 | 2,2 |
2,5 |
Kaynak: P. Kennedy, Naissance et déclin…, chap. 5 |
Görüldüğü üzere Osmanlı devletinin ağır diye nitelendirdiği harcamalar diğer devletlerinkinin yanında devede kulak kalmaktadır. Savaşa sonradan katılan kıçı kırık Sardunya adası bile Osmanlı’nın en az yarısı kadar harcama yapmıştır. Diğer devletlere göre bu kadar az harcama yapmamıza rağmen, Duyunu Umumiye kurulmasını kabul etmemiz, Osmanlının aczini ve parasızlığını açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca, 5 senenin 3’üne harcama rakamı bile belirtememiş olmamız arşivlerimizin ne kadar düzensiz ve zayıf olduğunu göstermiyor mu?
- Kırım Savaşı’nın sonunda ilan edilen Islahat Fermanı, Osmanlı reform hareketlerinde çok önemli bir yer tutar. Islahat Fermanı’nın amacı, imparatorluk içindeki herkese Osmanlı yurttaşlığı vererek, yasalar önünde dine bakılmaksızın eşitlik sağlamaktı. Buradan çıkan sonuç ise şudur: bazılarının söylediği gibi, Osmanlı’ da herkes eşit değildi! Gayrimüslimler Müslümanlardan aşağıda görülüyorlardı, hatta bazılarına yurttaşlık hakkı bile verilmiyordu.. Ancak Islahat Fermanı ile Batı’da dolaşan liberal düşünceler Osmanlı Devleti’ne girmeye başlayacaktı…
Yazımın sonunda, bu güzel İstanbul Türküsünü dinlemek isteyenler için bağlantılarından birini paylaşıyorum.
Üsküdar’a gider iken bir mendil buldum
Mendilimin içine lokum doldurdum
Ben yârimi arar iken yanımda buldum.
Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır
Kâtibime setre pantol ne güzel yaraşır
Kalın sağlıcakla..
Dr. Ahmet Girgin
Ekim 2017
Ek:
Bu şarkının kökeni hakkında bilgi almak isteyenler aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirler: