Santral İstanbul 2
Kültürlü olmak için mutlaka zengin olmak gerekmez ! 5
Santral İstanbul 2
İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi
Yine yeniden Santral İstanbul…
Gezilerimden dolayı bir türlü yazamadığım Santral İstanbul’daki son sergiden bazı kesitler sunmak istiyorum sizlere. Allah’tan sergi 16 Ocak 2011’e kadar uzatılmış da, yazımı sizlerle paylaşmadan kapanmadı. Hatta bu arada ikinci bir sergi daha eklendi: 10 Aralık 2010 – 23 Ocak 2011 arasında The New Italian Design 2 sergisi. Yani şimdi giderseniz, daha karlısınız: iki sergiyi birden gezebilirsiniz.
Bu sergide İstanbul’un başlangıcından günümüze geçirdiği tüm “Şehir” evreleri mevcut. Gittiğiniz zaman güzelim İstanbul’un içine asırlar boyu nasıl ettiğimizi göreceksiniz. Artık beton yığınına dönüşen, enine değil de dikine büyüyen eski güzelim İstanbul hem şekilsizliği ile hem de Anadolu’dan aldığı göçten dolayı artık cazibesini yitirmiş ne yazık ki. Belediyeler dikine göğe yükselen binaların içinde oturanların yol gereksinimini hiç düşünmedikleri için İstanbul’umuzda trafik neredeyse durma noktasına geldi…((
Sergide tüm kronolojisi ile görebileceklerinizden bir tutam :
- Şehrin kuruluşu
- Nişantaşı ve boğazın bazı bölgelerinin terk edilip, Şişli, Taksim ve boğazda Büyükdere, Tarabya, Sarıyer civarının hareketlenişi,
- Alman ve İngiliz mimarisi etkilerinin görülmesi,
- İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet Şehrine geçiş ve İmar Planıyla ilk tanışma
- Durağan şehirden, devigen şehre dönüşümle?? birlikte toplu taşımacılık için otobüs ve dolmuşların çalışmaya başlaması
- 1920-1940: Kemalettin Bey, Moda İskelesi’ni yapan Vedat Tek ve Sedat Hakkı Eldem’ in etkilerinin görülmesi
- Taksim Kışlası’nın yıkılması
- Hiç yapılmayan İstanbul Opera binası’nın projesi
- Harbiye açık hava tiyatrosu ve Muhsin Ertuğrul Tepebaşı Tiyatrosu’nun, Radyo Evi ve İnönü Stadyumunun inşası
- Modern vatandaşın yaratılması:
O kadar magandaymışız ki (sanki şimdi çok değiştik) “yere tükürene, yasak dinlemeyene, herkesin rahatını bozana ve saygısızlıkların her türlüsüne aldırmamazlık etme” diye afiş bastırılmış…
- Güzelim ahşap ve art deco / art nouveau binaları yıkarak, zevksiz betonarme apartmanların dikilmesi, Etiler, Levent bölgesinin oluşmaya başlaması,
- Her devirde olduğu gibi sık sık imar suçları affı çıkarılarak, şehrin hem görüntüsünün hem de master planının içine edilmesi,
- Regülatörlü, Hidroforlu, su depolu şehir ve kaçak elektrikli, çeşmeli, su tankerli gecekondular simbiyozu ( yani beraber yaşamaya çalışılması: olmuyor aslında ! )
- Vatan ve Millet Caddeleri’nin inşaatı;
- Boynuzlu troleybüslerin ortaya çıkışı,
- Boğaz köprüsünün yapımı, Anadolu yakasının nüfusunun artması ve uygulanamayan Boğaz köprüsü tasarımları.
- 1950 ve 1983 yılları arasında içe patlama (sanki şimdi dışa patlıyor)
- Orta sınıf için toplu konut ve apartman istiflerinin yapımı, zenginler için boğucu cennetler olan kapalı sitelerin oluşmaya başlaması.
- Kenar mahalleler ta eskiden de varmış; gördüğünüz gibi -Pendik örneğinde olduğu gibi- hala varoşluklarını devam ettirmekteler. İnsan apartman dairesine geçtiği zaman insan olmuyor. Yaşam kültürü, başkalarına saygı kenar kentlerin ilk kuruluşlarında olmamış zaten, hala da yok ki… Bunu ben söylemiyorum; sergiyi düzenleyenler söylüyor ve sergideki açıklamalarda da açık seçik görüyorsunuz.
Daha neler.. neler..
Demek ki ne imiş?
Kültürlü olmak için illaki zengin olmaya gerek yokmuş, maganda kalmak için zaten bişi yapmaya gerek yok..
Dr. Ahmet GİRGİN
Aralık 2010
Not: Fotoğraflar GSM telefonuyla çekildiği için görüntülerinden dolayı özür dilerim.