Sayılar Üzerine Düşünceler
Tarihin derinliklerinde insanlar önce işaretler ve primitif sesler ile aralarında anlaşmışlar, sonra semboller ve yazı doğmuştur. İşte muhtemelen bu devrede kişi ile özdeşleşen sayılar kavramı oluşmuştur; düşünün bir eski çağ adamını: diğerlerinden farklı bir varlık olduğunu anladığında ben ortaya çıkmaktadır, sonra karşısındaki varlığın sen olduğunu algılamakta ve üçüncü şahıs/lar o olmaktadır ; ben 1 rakamı ile sen 2 rakamı ve o 3 rakamı ile sembolize edilecektir. İşte bu konuşmamda bahsettiğim 3 rakamın anlamlarında bir gezinti öneriyorum sizlere:
1 sayısı :
Bir sayılar arasında en kutsal olanıdır çünkü tek = yegane = liği temsil eder.
Bir’ in varlığında genelde Evren’ in Ulu Mimarı = Allah düşünülür. Eğer yalın olarak Allah’ ı alırsak bir tamamen Yüce varlığı gösterir; eğer tüm Evren’ i düşünürsek gene sonsuzda oluşan tüm varlıkların toplamı Evren’ in Ulu Yaratanını’ nı gösterir .
Diğer tüm sayılar bir’ in toplamı veya katlarından oluşmuştur.
1+1 = 2
1+1+1 = 3
1+1+1+……. = ∞
görüldüğü üzere en küçük sayı kendi kendine çoğalarak en büyük sayıyı sonsuzu oluşturdu; bir sayısı sayesinde isterseniz matematik, isterseniz felsefi olarak sonsuza ulaşabiliyoruz. Olguya ters açıdan bakarak Evren’ in Yaratanını biz sonsuz derecede büyük olarak düşünürsek :
1, bütün olarak Evren’ in Ulu Yaratanı’ nı gösterdiği gibi
∞, Evren’ in Ulu Yaratanı ise O’ nu oluşturanları 1 ‘ lerin sonsuz kümelenmeleri gibi de düşünebiliriz yani Vahdet-i Vücudun oluşum mekanizması olarak.
Şu ana kadar 1’ in katları üzerine konuştuk; peki 1’ in 1’ e bölümü bize ne verir : gene 1 yani burada tek, yegane varlık kendi bütünlüğünü korumakta, bölümünde bile varlığından taviz vermemektedir.1 ancak kendi dışında bir sayının bölmesi ile, diğer bir deyişle kendi katlarının bütünlüğünü parçalanmasına izin vermektedir; 2’ ye böldüğümüz zaman yarısını, 3’ e böldüğümüz zaman daha ufağını, giderek bölen büyüdükçe varlığının sonsuz küçükte yok oluşunu görmekteyiz… böylece 1’ in içinde sonsuz küçükten sonsuz büyüğe kadar bir yolculuk yapabiliriz.
2 sayısı :
Bir’ in kendisi ile toplamı 2 ise 3 şekilde yorumlanabilir :
kendi başına bir varlıktır veya iki varlığın birleşmesinden oluşmuş ve her an tekrar ikiye ayrılabilecek bir birleşimdir veya biyolojide okuduğumuz mitoz bölünmede olduğu gibi bir tam’ dan iki zigot = kendi başlarına tam’ ın aynası 2 ayrı varlık oluşmuştur.
2 karşılaştırma yapabilmek için asgari gerekli sayıdır; 1 tek varlıkta karşılaştırma imkansızdır veya ancak kendi kendisi ile karşılaştırılabilir; demek ki karşılaştırma yapabilmek için en az 2 varlık olması gerekir; aynı şekilde dedüksiyon = özümleme için de en az 2 olgu / fikir gerekmez mi ? Birbirini tamamlamalara en eski örneklerden biri ise Antik Çin’ den kalma Ying ve Yang güçleridir.
Brahma’ nın oluşumu da 2 bölümle tanımlanır :
- Brahma’ nın günü veya oluşumu
- Brahma’ nın gecesi veya tahribi = yok oluşu : bu her iki evrede kısır döngü içerisinde birbirlerini takip edip giderler.
Eski Mısır’ da Gök Tanrıça’ sı Nut
- her gün oğlu güneşi doğurur, böylece gün başlar
- her akşam oğlu güneşi yer, yutar; böylece karanlık basar, gece olur
ve bu ikilem birbirini takip eder, gider….
3 sayısı :
Bir konuyu anlayıp yorum yapabilmemiz için
bir tez = 1
bir antitez = 2
ve bunların yorumlanması ile ortaya çıkan bir sentez = 3 sırasını izlemez miyiz ?
Çin düşüncesi derki : Tao ( Yol, Hakikat, Tanrı ) önce 1’i yarattı; 1, 2’ yi, 2 ise 3’ ü yarattı.
Eski Mısır’ da baba Osiris, anne İsis ve oğul Horus en eski üçlemeyi göstermektedir.
Aynı üçleme daha sonra Hristiyanlık’ ta karşımıza Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak çıkmıyor mu ?
0 sayısı :
Bu 3 sayının dışında yadsınamayacak bir diğer sayı ise 0’ dır. Bu önemli sayı Roma’ lılardan sonra bilime dahil olmuştur; bildiğiniz gibi Romen rakkamlarına sıfır yoktur: Romalılar devrinde bile sıfır yerine hiçbir rakkam konulmayarak yani varlığı yok sayılarak olay çözümlenmeye çalışılmıştır !
Şımdi kullandığımız onluk düzende ise sıfır ne kadar anlamlıdır ! Ancak 0 koyduğumuz basamak anlamsız olabilir, yani 0’ ın varlığı o basamağı varlıksız kılmaktadır; böylece Romalılar devrine kadar varlığını yok saydığımız 0 bizden intikam almakta ve bu, sonsuza kadar süreceğe benzemektedir.
Bunun en canlı örneğini 20.yy.a damgasını vuran bilgisayarlardaki sayı sisteminde görmüyormuyuz ? Bilindiği üzere bilgisayar makina dilinde yalnız iki rakkam vardır : 1 ve 0 : 1 bir iletiye geçme izni verirken, 0 aynı iletiye geçme hakkı tanımamaktadır, ve böylece bilgisayar ekranlarında gördüğümüz o karışık grafikler, çok kısa zamanda hesaplanabilen o karışık matematik işlemleri ve formülleri yalnız 0 ve 1’ in uyumlu hesaplaşması ile makina tarafından özümlenebilmektedir !
Eski devirlerden beri 1 varlığı, 0 yokluğu göstermektedir; peki kendini yaratan insan zekasına kafa tutan bilgisayarın mantıksal yorumu eski devir yorumundan çok mu farklıdır ?
0 öyle bir sayıdır ki hangi rakkamın soluna koyarsanız koyun o rakkamın değerini bir nebze arttırmaz
0 öyle bir sayıdır ki hangi rakkamın sağına koyarsanız o rakkamın değerini kendi varlığndan kat kat fazla yüceltir.
Ama eğer hem sıfırı rakkamın sağına koymak, hem de o rakkamın değerini arttırmak istemezseniz, rakkam ile sıfır’ ın arasına bir virgül koyun : göreceksiniz o zaman 0’ ın varlığı da yok sayılacaktır……
Yazımı yazarını hatırlayamadığım bir şiirle sonlandırmak istiyorum..
Dr. H. Ahmet GİRGİN
Ben Birim,
Karekökü ve karesi aynı olan,
Sıfır gibi hiçlik değilim,
İki gibi çokluk
ve üç gibi mükemmel olmadım asla,
Ben 1’im
Tek başına,
Dağ başında bir kulübe
Seni çok yapmak elimde
Yanına koy beni
Sen kaçsan, benimle bir fazlasın
Öpüp başına koy beni
sen kaçsan benimle on fazlasın
Sonuna koy beni hayatının
Sen kaçsan seni onlarca büyüteyim.
Eğer kaçarsan
Ben yine oradayım
Ben 1’im
Basit bir 1
2 kadar çok değil,
Sıfır gibi yokluk değil
ve 3 gibi mükemmel olamadım asla.